29 Eylül 2007

BALTIMORE VE WASHINGTON

Gectigimiz ay gerceklestirdigimiz son gezi Baltimore ve Washington gezisi oldu. Aslinda hedef, bizim daha once gezmis oldugumuz Washington'u misafirlerimize gezdirmekti. Ama oraya kadar gitmisken Washington'a sadece iki saat mesafede olan Baltimore'u da gorelim istedik.



Baltimore, okyanus kenarinda yer alan kucuk ve sirin bir sehir.
.
.





.


.
.
Sehir merkezinin ortasindaki bu ilginc bina 2000'lerin basina kadar kullanimda olan bir elektrik santrali. Simdilerde Amerika'nin en buyuk kitapcisi "Barnes&Noble" hizmet veriyor bu buyuk binada...
..




.
Baltimore'a gitmemizin en onemli nedeni, dunyadaki en iyi akvaryumlarin icinde ilk onda yer alan "Ulusal Akvaryum"un bu sehirde olmasiydi. Akvaryum icinde cok cesitli baliklari ve deniz hayvanlarini barindiriyor.

.
.




. .

Baliklardan en ilginci bence kopek baligiydi. Kocaman kopek baliklarini bir kareye sigdirmak imkansiz... Ne kadar korkunc gorunuyor degil mi?
.
.

.

Akvaryum'da deniz hayvanlarinin yani sira baska hayvanlar da mevcut. Buyukce bir bolumu de kurbagalara ayirmislar. Birbirinden ilginc kurbagalarin icinde en komigi bu ciftti bence:)) Nasil da mutlu bakiyorlar birbirlerine:))

.

.

Ayrica buyuk bir botanik bahcesinin icinde cesitli kuslar da sergileniyor...

.

Akvaryum gezimizin en guzel kismi yunus gosterilerini isledigimiz bolumdu. 30 dakika kadar suren gosteride, uc sevimli yunus tum maharetlerini sergilediler...

.

.

En cok alkis alan bolum yunuslardan birinin tavandaki topa dokundugu andi...
.

.

Yunus gosterilerini izledikten sonra akvaryumdaki gezimizi tamamlayip Washington'a dogru yola koyulduk. (Washington'a daha once gittigimizden fotograflari yeniden yayinlamiyorum. Gormek isteyenler buraya tiklayarak gorebilir.)

Bu aralar yazdan kalan son gunleri yasiyoruz. Amerika'daki ilk ve buyuk ihtimalle son yazimizi oldukca iyi degerlendirdigimizi dusunuyorum. Onumuzdeki kis birkac gezi planimiz daha var. Umarim gerceklestirebiliriz...

13 Eylül 2007

NIAGARA ŞELALESI


Gecen ay uzun zamandir gormeyi istedigimiz Niagara Selalesi'ne nihayet gidebildik. Dunyanin en buyuk selalerinden biri olan Niagara Selalesi Amerika-Kanada sinirinda yer aliyor.







Selalenin hemen karsisinda Kanada rahatlikla gorulebiliyor ve Nehrin hemen uzerinden gecen bir kopruden gecerek Kanada tarafina gitmek mumkun. Ancak ABD vatandasi olmayanlarin vize almasi gerekiyor. Bu nedenle biz Kanada' yi sadece karsidan gormekle yetinmek zorunda kaldik.












Niagara Selalesi dunyanin 4. buyuk selalesi ve Amerika'nin icilebilir suyunun 5'te 1'ini barindiriyor.

Bolgede iki buyuk selale var. Bunlari hemen yanindan gormek ya da kuleye cikarak tepeden gormek mumkun. Ayrica selalenin icine kadar giren botlarla yapilan turlara katilabiliyorsunuz. Bota binmeden once yagmurluk dagitiliyor ama bu yagmurluklar bile sirilsiklam olmanizi engellemiyor...








Gezinin en guzel kismi botla selalenin icine girdigimiz andi. Suyun akisinin siddetiyle olusan su buharinin icine girmek gercekten cok etkileyiciydi. Tabii bu esnada fotograf cekmek imkansiz...











Bot gezisi sirasinda selalenin hemen altinda olusan gokkusaginin yanindan gecmek de muthisti.. Gokkusagi, elinizi uzatsaniz dokunacakmissiniz gibi yakin gorunuyor.




Hava karardiginda ise Kanada tarafindan yakilan renkli isiklarla selale renklendiriliyor ve ortaya gercekten muhtesem bir goruntu cikiyor.






Bu da buyuleyici gezimizin videosu. Elvis'in harika sarkisi da pek yakisti Niagara'ya:)) Iyi seyirler...



*Izlemek icin sol kosedeki oku tiklayin.
*Tam ekran izlemek icin “ZOOM”u tiklayin.
*Video ilk izleyiste takilabilir, ikinci izleyiste buyuk ihtimalle duzelecektir.


06 Eylül 2007

TAPPAN GOLU, AMISHLER VE YENIDEN CLEVELAND

Turkiye'den gelen misafirlerimizle birlikte gittigimiz bir baska sehir, daha once de gezdigimiz Cleveland oldu. Ancak bu kez Cleveland'a farkli bir yoldan gittik ve boylece yolumuzun uzerindeki "Tappan Golu"nu ve bu bolgede yasayan "Amish"leri gorme sansimiz oldu.
Tappan Golu simdiye kadar gordugum en guzel gol diyebilirim... Golun bir kisminin uzeri niluferlerle kapliydi... Bu goruntuye hayran kaldik...





Gol o kadar buyuk ki tam ortasinda agaclarla kapli kucuk bir adacik bile var.









Zamanimiz kisitli oldugundan golde fazla oyalanmadik ve "Amish"lerin yasadigi Millersburg sehrine dogru yola koyulduk. Amish'ler, 18. YY'da Almanya'dan goc eden ve koyu hristiyan mezhebine mensup olan bir topluluk. Bunlar elektrik ve araba da dahil hicbir modern teknolojiyi kullanmiyorlar. Hatta igne ve ilac bile kullanmiyorlar. Giyim kusamlari da gunumuz kiyafetlerinden oldukca farkli. Erkekler surekli ceket ve gomlek giyorlar ve evli tum erkekler sakalli. Kadinlar ise mavi ya da koyu renk elbiselerin disinda hicbirsey giymiyorlar ve surekli beyaz bir sapka takiyorlar. Sanirim 18. yuzyildan bu yana kiyafetlerinde hicbir degisiklik olmamis.









Ulasimlarini at arabalariyla gerceklestiriyorlar.










Gecimlerini ise tarim ve haycanciligin yani sira el yapimi yatak ortuleri, sus esyalari ve mobilyalari satarak surduruyorlar. Tamamen kendi yetistirdikleri urunlerle beslenip, hasta olduklarinda da yine dogal tedavi yontemini kullaniyorlar.








Amishler'in evleri diger Amerikalilar'in evlerinden kolaylikla ayirt ediliyor. Cunku genelde evlerin onunde camasir asili, ki burada butun evlerde kurutma makinesi kullanildigindan siradisi bir durum, ayrica hicbir evde elektrik baglantisi yok.



Fotograf cekilmesinden hoslanmadiklari ve ancak uzaktan, rahatsiz etmeden cekebilecegimiz soylendiginden cok fazla fotograf cekemedik. Arabanin icinden cekebildimiz kadariyla yetinmek zorunda kaldik.





18. yuzyildan kalma yasamlarini surdurmekte direnen bu siradisi insanlari gormek oldukca ilginc bir deneyim oldu bizim icin...
Millersburg'dan ogleden sonra ayrilip Celeveland'a dogru yola koyulduk. (Cleveland fotograflarini daha once yayinladigim icin yeniden yayinlamiyorum. Gormek isterseniz buraya tiklayin)

Sehirdeki gezimizi tamamladiktan sonra Erie Golu'nun kenarinda yaptigimiz piknigin ardindan gunesi batirip Pittsburgh'a donduk...