30 Ağustos 2012

4 YIL SONRA AYNI KITADA...

Gectigimiz cumartesi gunu oldukca yorucu bir yolculugun ardindan Kanada'ya vardik. Serdar'in yeni gorevi nedeniyle buradayiz. Yeni bir ulke, yeni bir hayat umarim bize yeni guzellikler getirir...

ABD deneyiminden farkli olarak bu kez 3 kisiyiz hatta kismetse 1 ay sonra 4 kisi olacagiz:))) Belki daha yorucu ama eminim ki cok keyifli bir 3 yil bizi bekliyor...

Kanada bircok yonden ABD'ye o kadar benziyor ki hic yabancilik cekmedim diyebilirim. Ottawa diger Kanada sehirleri gibi oldukca yesil bir sehir. Sehir genis bir alana yayilmasina ragmen nufusu 1,5 milyon civarinda.

Henuz cok fazla gezmeye firsatim olmadi. Halen evdeki duzenimizi saglamaya calisiyoruz. Asagidaki fotograf Ottawa'nin simgelerinden biri olan parlemento binasi... Elimdeki yegane fotograflardan biri:)) Firsat buldukca fotograf cekmeye ve yayinlamaya gayret edecegim... Simdilik bu kadar....





02 Temmuz 2008

SON PITTSBURGH TURU VE VEDA...

Bugun Pittsburgh'a ilk geldigimizde yapmis olmamiz gereken, ama bugune kadar yapmaya bir turlu firsat bulamadigimiz tekne turunu nihayet gerceklestirdik. Amerika'ya ilk geldigimde yayinladigim yazida da bahsetmistim, Pittsburgh uc nehrin kesistigi noktada kurulmus bir sehir. Iste tekne turu tam bu noktada gerceklestiriliyor. Her ne kadar biraz yagmurlu olsa da Pittsburgh'dan ayrilmadan turu yaptigimiza sevindim...


Bundan tam 22 ay once yine bir Cuma gunu geldigim Amerika'dan, kismetse bu Cuma gunu ayriliyoruz. Acisiyla tatlisiyla cok guzel bir 2 yili geride biraktik... Yeni arkadaslar edindik, baska kulturleri ogrendik, bol bol gezdik, eglendik, dilimizi gelistirdik... Ama ote yandan Turkiye'yi ve sevdiklerimizi de o kadar cok ozledik ki donmek icin de can atiyoruz bir an once...

Blogumuzu takip eden herkese kucak dolusu sevgilerimizi gonderiyoruz. Surc-i lisan ettiysek affola...

18 Haziran 2008

RACCOON CREEK PARKI

Son gunlerde buldugumuz her firsatta kendimizi doganin kollarina birakiyoruz... Ozellikle Pittsburgh civarinda olup da daha once gitmedigimiz yerleri tercih ediyoruz. Son kesfimiz de Raccoon Creek Milli Parki oldu. Park Pittsburgh'a o kadar yakin ve guzel bir parkmis ki, daha once gitmedigimiz icin hayiflandik dogrusu...




Parkin tipik ozelligi, adinda da anlasildigi uzere, icinde rakunlarin cirit atiyor olmasi. Ormanda yuruyuse ciktigimizda birkac tane gorduk ama o kadar hizli kosuyorlar ki fotograflarini cekmek mumkun olmadi. Ben de park ofisindeki doldurulmus rakunun fotografini cektim:))




Amerika'daki hemen hemen butun milli parklarda oldugu gibi bu parkta da buyukce bir gol var.



Hatta golun kiyisinda kucuk bir plaj bile var. Gittigimizde bircok kisi gunesleniyor ya da yuzuyordu...

Kimisi de golde kayikla gezintiye cikmisti...


Bazisi da atmis oltayi gole, avini bekliyordu...

Ama biz tipik Turkler olarak once bir guzel mangalimizi yaptik :)) Ardindan da yediklerimizi hazmetmek icin "vahsi cicekler" adli yuruyus yolunda yuruyus yapmayi tercih ettik...
Her ne kadar hic "vahsi cicek" gormesek de, ormanin el degmemis oldugu "vahsi bitki ortusu"nden rahatlikla anlasiliyor...
Ormanin tam ortasinda parka da adini veren "Rakun Deresi" akiyor.. Siril siril akan suyun sesini dinleyerek yuruyus yapmak buyuk keyif oldu bizim icin...





Turkiye'ye donmeden, tekrar firsat bulur muyuz bilmiyorum ama, bir kez daha gitmek isteriz bu guzel parka.

13 Haziran 2008

INDIANAPOLIS VE COLUMBUS

Chicago gezimizi bitirip Pittsburgh'a donerken Indianapolis ve Columbus'u hizlica turladik. Ayni gun icinde iki sehir ne kadar gezilebilirse o kadar gezebildik iste:)

Ilk duragimiz olan Indianapolis, Indiana Eyaleti'nin baskenti. Amerika'daki Formula 1 yarislari bu sehirde yapiliyor.
.

Acikcasi kucuk ve sakin bir sehir beklerken, bizi sasirtti Indianapolis. Cunku simdiye kadar gordugumuz orta olcekli Amerikan sehirlerine kiyasla gayet hareketli, civil civil bir sehir.



Sehre ilk girisimizde bizi "Ikinci Dunya Savasi Aniti" karsiladi.


Oldukca gosterisli olan bu yapi, sehir merkezinin hemen yanina insa edilmis.



Bir diger anit olan "Askerler ve Denizciler Aniti" ise sehir merkezinin tam ortasina kondurulmus gercekten etkileyici bir yapi.





1902 yilinda insa edilen anittaki detaylar gercekten cok guzel...



Sehir merkezinde bulunan cok hos bir parkin hemen yaninda da "Iskoc Katedrali" yer aliyor. 1927 yilinda insa edilmis olan katedral oldukca ihtisamli gorunuyor.

Burasi da "Indianapolis State Capitol Building" bir nevi "Vali Konagi " yani:))



Bu ilginc yapi da her ne kadar siradan bir kapali ustgecitmis gibi gorunse de aslinda cesitli sergi ve konserlerin yapildigi buyukce bir salon.

Bu da yapinin yandan gorunumu. Oldukca genis gorunuyor ama malesef icini gezme imkanimiz olmadi.


Keske biraz daha vaktimiz olsaydi da Indianapolis'de biraz daha zaman gecirebilseydik diye hayiflanarak Columbus'a dogru yola ciktik. Yola ciktigimizda vakit bayagi bir gec olmustu...


Columbus'a ancak hava karardiktan sonra varabildik. Ohio Eyaleti'nin baskenti olan Columbus adini kasif Kristof Kolomb'dan almis. Ilk duragimiz, sehir merkezindeki "Battelle Riverfront Park" oldu.


Tam nehir kenarina yapilmis olan Battelle Park, eminim gunduz daha guzeldir ama gece de sehirdeki buyuk binalarin isiklariyla oldukca hos gorunuyordu...


Sehrin en dikkat cekici yapisi "Columbus Tiyatrosu"nu da icinde barindiran bu bina...




Sehirden cikarken goruntuledigimiz son kare ise bu tarihi bina oldu. Ne binasi oldugunu sormayin, bilmiyorum:)))


Columbus, buyuk ihtimalle Amerika'da gordugumuz son sehir olacak. Bundan sonra Pittsburgh icerisinde gormeyi istedigimiz birkac yer kaldi. Daha sonra ver elini Turkiye...

31 Mayıs 2008

CHICAGO

Amerika'ya geldigimizden beri gormeyi istedigimiz ancak bir turlu firsat bulup da gidemedigimiz son sehir Chicago idi. Gectigimiz ay nihayet orayi da gorebildik...
.
8 saatlik bir yolculugun ardindan nam-i diger "windy city" yani "ruzgarli sehir"e ulastik. Gercekten adinin hakkini cok guzel verdi Chicago. Zira gezi boyunca donduk!



Ilk duragimiz sehir merkezindeki unlu "Milenyum Park" oldu.


Parkta gorulmesi gereken iki bolumden ilki; hareket halinde insan yuzlerinin bulundugu dev ekranlar. Bu ekranlar karsilikli iki tas bloktan olusuyor ve goruntudeki kisi arada bir mimik hareketleri yapiyor. Bir muddet sonra da dudaklarini uzatarak agzindan su puskurtuyor:))





Gece cektigim fotografta daha net gorunuyor...




Parkta gorulmesi gereken bir diger bolum de "cloud gate" adli, dev bir fasulye tanesini andiran bu celik yapi. Etraftaki goruntuler uzerine yansidigindan ilginc bir goruntu sergiliyor gercekten de...


Milenyum Park'in ardindan hemen yakinlarda bulunan Grand Park'a dogru yuruduk. Bu park, icerisinde 1927 yilinda yapilmis olan oldukca buyuk bir fiskiyeyi barindirmasiyla unlu. Fiskiyenin adi "Buckingham Fountain"...

Grand Parktaki gezimizi tamamladiktan sonra sehrin en unlu caddesi olan "Michigan Avenue"da biraz yuruduk. Amerika'daki diger butun buyuk sehirler gibi Chicago sehir merkezi de devasa gokdelenlerle dolu...


Daha sonra Michigan Caddesi'nden asagiya dogru yuruduk ve Michigan Golu kiyisindaki "Navy Pier" adli rihtima ulastik.




Navy Pier, Chicago sehir merkezinin tam karsisinda bulunan, oldukca hareketli, civil civil bir yer.

Oldukca fazla okul gezisiyle karsilastik burada. Ayrica, bir grup liseli gencin bando gosterisi vardi...


Gezinti yapilan yol uzerinde cesitli barlar, kafeler ve hediyelik esya dukkanlarinin bulundugu kapali mekanlar mevcut. En sonunda ise buyuk bir deniz feneri var...
.
Rihtimin hemen ust kisminda da bir lunapark var. Lunaparktaki donmedolabi gorunce binmeden gitmeyelim dedik:))
.
Bu fotografi da donme dolabin tepesinden cektim...
.


Chicago'ya gelmeden once yapmayi tasarladigimiz seylerden biri sehrin tam ortasindan gecen Chicago Nehri uzerinden Michigan Golu'ne dogru giden botlardan birine binmekti. Neyse ki uygun bir saat bulabildik ve bu turu gerceklestirdik. Her ne kadar biraz usumus de olsak gercekten bu turu yapmaya degdi...
.
.

Tur boyunca nehrin iki yakasinda bulunan binalar mimari ve tarihi acidan tanitildi...


.
Chicago 1871 yilinda buyuk bir yanginla yerle bir olmus ve ardindan yeniden insa edilmis. Bu nedenle de oldukca duzenli ve mimari acidan gelismis bir sehir...
.
.
Tek tuk de olsa yangindan kurtulan tarihi binalar mevcut olmasina ragmen cogunlugu modern binalar olusturuyor.
.
Nehirdeki gezinin ardindan bot Michigan Golu'ne dogru yol aldi ve yukarida bahsettigim "Navy Pier" civarinda bir tur atarak bizi aldigi yere birakti.
.
Chicago gezimizin son duragi; Amerika'nin en yuksek, dunyanin ise ucuncu yuksek binasi olan "Sears Tower" oldu. Kulenin tepesine cikmadan once kulenin yapimini anlatan bir film izledik. Kulenin mimari, sigara paketinden sigara alirken olusan goruntuden esinlenerek binayi dizayn etmis. Bu nedenle fotografta da goruldugu gibi bina uzunlu kisali birkac kolonun birlesiminden olusmus...


Kulenin tepesine aksam uzeri ciktik ve gunbatimina kadar oradaydik... Iste kulenin tepesinden birkac acidan cekilmis Chicago fotograflari...



Sehrin ortasindan gecen Chicago Nehri buradan oldukca net seciliyor...

Iste bunlar da gunes batarken cektigimiz fotograflar...





Genel olarak Chicago'yu begendik ama en yakin rakibi olan New York'un eline su dokemez bence:))

Gezimizin ertesi gunu Pittsburgh'a donerken, donus yolumuz uzerindeki Indianapolis ve Columbus'u kisaca turladik. Boylece bir tasla uc kus birden vurmus olduk:)) Onlarin fotograflari da pek yakinda...